Ülkemizde öğrenme güçlükleri yasa ve yönetmeliklerde yer almasına rağmen, öğrenme güçlüğü muhtemel olan çocuklar için sistemli eğitim düzenlemelerine yer verilmemiştir ancak özel eğitim kurumlarının ve özel dershanelerde sistemli olmayan bir şekilde bu çocuklara eğitim hizmeti götürüldüğü tahmin edilmektedir.
Çok değişik şekillerde tanımlanabilen öğrenme güçlüğü tanımlarında bazı ortak özelliklere işaret etmektedir. Öğrencinin zihinsel yeteneğinin olmasına rağmen, akademik geriliğinin olması öğrenme güçlüğünün temelini oluşturmaktadır. Yaygın olarak kabul edilen özelliklerden biriside gelişim örüntülerindeki dengesizliktir bunun anlamı ise çocuğun başarı alt testlerinden almış olduğu puanların çok farklı oluşudur. Özellikle önceki yıllarda yapılan tanımlarda beyin zedelenmesi yaygın olarak yer almaktaydı, ancak beyin zedelenmesi kolay tanılanmaması nedeniyle beyinin hatalı işleyişi sonucu öğrenme güçlüğü oluştuğu kabul edilmektedir. Yine tanımların çoğunda ortak olan özellik, öğrenme güçlüğüne çevresel yetersizliklerin yol açmadığı, zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluklarından da farklı olduğudur.

Tanımlardaki farklılık nedeniyle öğrenme güçlüğüne ilişkin yaygınlık oranları çok farklılık göstermektedir. Ancak okul çağındaki çocukların %2 ile %3 ‘ünün öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar olduğu tahmin edilmektedir.

Öğrenme güçlüğünün nedenleri kalıtsal, çevresel, (niteliksiz öğretim ) ve biyo-kimyasal olarak ifade edilebilir. Öğrenme güçlüğüne beyin zedelenmesinin mi yoksa beynin yanlış işlemesinin yol açtığı bilinmemektedir. Yiyecek boyalarına ve vitamin yetersizliğine öğrenme güçlüğünün olası nedenleri olarak bakılmaktadır. Yine öğrenme güçlüğü gösteren ailelerde yaygınlık yüksektir ancak bunun kalıtımsal mı yoksa çevresel etmenlerden mi kaynaklanmaktadır kesin olarak bilinememektedir yine niteliksiz öğretimde bir başka çevresel etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi özel öğrenme güçlüğü terimi algısal güçlükleri, beyin zedelenmesinden etkilenmiş olanları, disleksiya ve gelişimsel afazyayıda içermektedir ancak öğrenme güçlüğünün tanımı ekonomik, kültürel, çevresel yoksunlukları, davranış bozukluklarını, zihinsel, bedensel, görme ya da işitsel yetersizliklerinin sonucunda oluşan öğrenme güçlüklerini kapsamamaktadır.
Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar, özellikleri bakımından birbirinden çok farklı özellikler göstermektedirler. ancak tümünde tümün de gözlenebilen ortak özelliklerden birisi, çalışma becerilerini kullanma yetenekleri sınırlıdır. Yaygın olarak söz edilen, ancak öğrenme güçlüğü gösteren çocukların tümünde gözlenemeyen özellikler ise şöyledir: algısal –devimsel ve eşgüdüm problemleri, dikkat yetersizlikleri ve aşırı hareketlilik, düşünme bellek problemleri sayılabilir.

Öğrenme güçlüğünün,zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluklarından ayrımı yapıldığında, Öğrenme güçlükleri ayrı bir yetersizlik alanı olarak karşıma çıkmaktadır. Ülkemizde Öğrenme güçlüğü gösterdiği tahmin edilen öğrencilerden bazılarının normal sınıflarda, diğerlerinin ise zihinsel yetersizlik gösteren çocuklar için düzenlenmiş olan alt özel sınıflarda eğitimlerine devam ettikleri görülmektedir. Her iki ortamda da gerekli önlemler alınmamışsa eğitimleri için faydalı olabileceği söylenememektedir.

Zihinsel yetenekleri normal sınırlar içersinde olan ancak öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar için normal sınıf ortamında özel önlemler alınmaması nedeniyle çoğunlukla eğitimlerini ilköğretimde yarıda bırakmaktadır.

Öğrenme güçlüğü olan çocukların eğitiminde çok değişik yaklaşımlara yer verilmektedir. Bu yaklaşımlardan psikolojik süreçlerin kazandırılması için öğretimde ağırlık psikolojik süreç testlerinde ve öğrenme süreçlerindedir bu yaklaşıma göre sağlanan eğitimin özelliği Kephart’ın yaklaşımıyla özetlenecek olursa, çocuğun akademik becerileri öğrenememesinin nedeni, algısal devim uyumunun gelişmediğindendir. Bunun düzeltilmesi için geliştirilen program önce devimsel becerilerin, sonrada görsel algılamanın kazandırılmasını içeren bir programdır.
Sınıf öğretmenleri sınıfta bulunabilecek Öğrenme güçlüğü göstermesi olası çocuklara yardımcı olabilmesi öğrenciye yardımcı olabilmesi, tüm öğrencilerin aynı şekilde öğrenmedikleri varsayımı ve özelliklerine göre öğretimi düzenlemesi ile mümkündür. Nitelikli öğretim programıyla öğrenme güçlükleri engellenebilir.
Çok duyulu öğretim yaklaşımında, duyular psikolojik süreçlerle birlikte kullanılmaktadır. Bu yaklaşımda psikolojik süreçlerin geliştirilmesi akademik konularla olmaktadır.
Bilişsel davranış değiştirme yaklaşımında belli davranışların değiştirilmesi yerine çocuğun düşüncesini değiştirerek, öğrenmede kendi kendine yetmesini kazandırılmaya çalışılmaktadır.
Davranış değiştirme yaklaşımı aşırı hareketliliği ve dikkat problemlerini kontrol için Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Dikkat problemlerinin ve aşırı hareketliliği kontrol amacıyla öğretim yapılandırması ve uyaranların azaltılması yaklaşımına da yer vermektedir.

Öğrenme Güçlüğü Kavramını Anlatmak İçin İki Tanım

Kirk ve Baterman’a göre (1962) ; Öğrenme güçlüğü olası serebral disfonksiyon yada duygusal ve davranışsal sıkıntının neden olduğu psikolojik özür sonucu, konuşma dil ve okuma-yazma, aritmetik ve diğer bir veya bir kaçından gecikmiş gelişme süreci, bozukluk yada gerilik anlamına gelmektedir. Zihinsel gerilik ne duyuşsal yoksunluğunun ne de kültürel eğitsel faktörlerinin bir sonucudur.

Özürlü Çocuklar Ulusal Danışma Kurulunca (1968)ise şöyle bir tanım verilmektedir.; Öğrenme güçlüğü, tedavisi için özel eğitsel teknikleri gerektiren bir veya daha fazla eksiklik anlamına gelir.
Öğrenme güçlüğü olan çocuklar, genellikle mekan uyumu, matematik, yazma okuma konuşma, bir ya da daha fazla alanda gerçek başarıyla beklenen başarı arasındaki çelişkiyi sergiler öğrenme güçlüğü, birincil olarak duyuşsal, devinsel, zihinsel ve duygusal özürlerin sonucu ya da öğrenme fırsatının yokluğu demek değildir.
Tedavi, özel eğitim teknikleri işleyişlerini ve bunun bulgularına dayalı olarak eğitsel planlamayı gerektirir. (Özürlü Çocuklar Ulusal Danışma Kurulunca 1968)
Öğrenme Güçlüğü nün tanımında sayısal rakamlar kullanılmaması tam anlamıyla bir somutluk elde edilememesi ( zeka bölümünün sınırının tam belirtilmemesi, işitme kaybının düzeyinin gösterilmemesi gibi ) ve bu kategoriye giren çocukların birbirinden çok farklı özellikler göstermesi nedeniyle birkaç açıklama yeterli olmamaktadır.
Öğrenme Güçlüğü kavramının tanımlarında bulunan ortak noktaları ifade etmek konunun anlaşırlılığını mümkün kılacaktır; Tanımlarda birinci olarak kültürel yönden avantajsızlık durumlarından ve temel duyu organlarının bozulmasından arınık “yeterli” zihinsel yeteneği gerektiren el sürülmemiş yönler vurgulanmaktadır. Kültürel yoksunluğu olan çocuklar bu guruba dahil edilmemektedir. Ancak son yıllarda beyin zedelenmesinin kesinlik kazanmadığının anlaşılması, çevresel yoksunluğun önemli bir faktör olarak öne çıkmasına neden olmuştur.
Tanımlarda akademik gerilikten bahsedilmiştir. Akademik gerilik; kişinin standartlaştırılmış bağıl zeka testleriyle ölçülen potansiyeline uygun düzeyde başarıyı ya da performansı gösterememesidir. Akademik gerilikte zeka düzeyine ve yaşına göre başarması gereken alanlardan bazılarında başarısız olması hatta sınıf düzeyinde bu derslerden iki yıl geride bulunmasıdır.
Tanımlarda gelişim alanlarında belirgin farklılıklar olduğu ortaya konulmuştur. Standartlaşmış bağıl başarı testlerinin okuma, yazma, matematik ve diğer alt testlerden alınan puanlar arasında belirgin bir farklılık olduğu ifade edilmektedir.

Tanımlarda beyin zedelenmesi konusu çokça ele alınmakla birlikte öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda beyin zedelenmesi bulunduğuna ilişkin nörolojik bulgular sınırlıdır. Ancak alanda çalışan kişiler çocuğun hareketlerine bakarak beyinlerinde zedelenme olduğunu ifade etmektedirler. Nörolojik bulgular, beyin zedelenmesini işaret etmedikçe böyle bir tanı koymak doğru değildir. Son yıllarda literatürde beyin zedelenmesi terimi yerini beynin yanlış işleyişi terimine bırakmaktadır.
Tanımlarda öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarla davranış bozukluğu gösteren ve zihinsel yetersizliği olan çocuklar benzer özellikler göstermektedir ve uygulanmakta olan eğitim programında paralellik görülmektedir. Bu nedenle zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluğu gösteren çocuklarda an öğrenme güçlüğü gösteren çocukları ayırma özen gösterilmelidir.

Öğrenme Güçlüğü Gösteren Çocukların Özellikleri

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların her biri birbirinden farklı özellikler göstermektedir. Her ne kadar farklı olsalar da bazı ortak noktalar bulunmaktadır.
Dikkat bozuklukları ve Aşırı hareketlilik; öğrenme güçlüğü gösteren çocukların dikkatle ilgili problemleri bulunmaktadır. İşitsel ve görsel her iki alanda da problem bulunmaktadır. Normal çocuklara oranla dikkatleri daha çabuk dağılmaktadır. Hareketliliği yaşıt çocuklara göre değerlendirilmelidir. Çocuklar için hareketli olmak gayet doğaldır. İlkokul 1. veya 2. Giden çocuk üç, dört yaşın hareketliliğini halen gösteriyorsa bu durum onun okul başarısını etkileyecektir.
Çalışma Yetilerini Kullanmaktaki Yetersizliği; çalışma yetilerini kullanma yeteneğinin iki boyut bulunmaktadır.
A. Problemin etkili bir şekilde çözülmesi için gerekli olan kaynakların stratejilerin ve becerilerin farkına varılması.
B. İşin ya da problemin başarıyla tamamlanmamasına yol açacak şekilde, yapılacak işlerin planlanması, süren etkinliklerin etkinliliğini sürekli değerlendirilmesi gibi unsurları kapsayan, kendi kendini düzenleme mekanizmasını kullanma yeteneğidir.

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların çoğunda bu çalışma becerilerini kullanma yetilerinde sınırlılıklar görülmektedir.
Algısal Bozukluklar; Algılamadaki yetersizlikler arasında işitsel ve görsel algılama en önemlileridir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların görsel algılama (görme duyusundan gelen uyaranın yorumlanası ve örgütlenmesi) problemi gösterdiği ifade edilmektedir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar görsel algılama yetenekleri değerlendirildiğinde, gurup olarak daha başarısız olmaktadırlar. Görsel algılama problemi gösteren çocuklar harfleri kopya edemeyebilir ve bazı geometrik şekilleri birbirinden ayırt edemeyebilir.
Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda işitsel algılama güçlüklerine normal çocuklardan daha fazla rastlanmaktadır. İşitsel algılama problemi olan çocuklar kapı ziliyle telefonun sesini karıştırabilmektedir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların, işitsel algılama da sorunlarının olması doğal karşılanmaktadır.

Görsel ve işitsel algılama ayırımları yapamayan kişilerin, başlangıçta görme ve işitsel keskinlikleri ölçülür. Normal olduğu kabul edilirse görsel ya da işitsel algılama güçlüklerinden şüphe edilir. Görsel ve işitsel algılama problemleri okuma problemleriyle bağlantılıdır. Ancak, okuma güçlüklerinin nedeninin algılama problemleri olduğu söylenemez.

Algısal –Devimsel Ve Genel Eşgüdüm Problemleri; Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların yaşıtlarına göre devimsel becerilerin kullanılmasını gerektiren bedensel etkinliklerde güçlükleri ve eş güdüm problemleri olduğu belirtilmektedir. Ancak bu tür problemleri olmayan çocuklardalar da öğrenme güçlüğü gösterebilir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda fiziksel hareketlerde bir yavaşlama görülebilir koşma zıplama topu atma tutma gibi hareketlerde. İnce devimsel hareketlerde, yazma gibi, güçlükler olabilmektedir. Algısal –devimsel ve genel eşgüdüm problemleri
Düşünme Ve Bellek Problemleri; Genel olarak öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda görsel, işitsel uyaranları bellekte tutmakta problem yaşamaktadırlar. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların belleği gerektiren işlerde neden zayıf oldukları açıklanmaktadır; 1- öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar normal çocukların belleme sürecinde kullanmayı öğrendikleri stratejilerde yeterli değildirler. Örneğin, herhangi bir yetersizliği olmayan bir çocuk bir dizi kelimeyi ezberlerken onların içinden birçok kez tekrarlayacak ve birbirine benzeyen kelimeleri guruplara ayırarak ezberleyecektir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar ise, tüm bunları yani bu stratejileri kendiliğinden kullanamamaktadır. 2- öğrenme güçlüğü gösteren çocukların belleği gerektiren işlerdeki zayıflığı onların dil becerilerinin zayıf olmasına bağlanmaktadır. Bu çocukların söze dayalı materyalleri hatırlamaları özellikle güç olmaktadır.

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların problem çözme ve problemin çözülmesinde değişik seçenekler yaratmada ve kavramsallaştırmada da problemlerinin olduğu belirtilmektedir.
Sosyal Uyum; Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar duygusal bozukluk gösteren çocukların davranış özelliklerini göstermektedir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuğun, kendini değerlendirmesi olumlu değildir. Sınıftaki çocuklar tarafından oyun arkadaşı olarak seçilmemektedir. Çoğu zaman mutsuzdurlar.

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların denetleme odağı dış odaktır. Kendi kendilerini kontrol edemezler ve başlarına gelen olaylardan başkalarının neden olduğunu düşünürler. Ne kadar çabalarsa, çabalasınlar öğrenemeyeceklerini düşünürler yani öğrenilmiş güçsüzlüğü yaşarlar.

KAYNAKLAR
PROF. DR. ÖZSOY Y. , ÖZYÜREK M., ERİPEK S. Özel eğitime muhtaç çocuklar Ankara, 1990
PROF. DR. JEFF MC.WHİRTER, ACAR NİLÜFER VOLTAN, Çocukla iletişim İstanbul 1998
Özel Yıldız Eğitim Kurumları 2017 © Tüm Hakları Saklıdır.

Öğrenme Güçlüğü

Ülkemizde öğrenme güçlükleri yasa ve yönetmeliklerde yer almasına rağmen, öğrenme güçlüğü muhtemel olan çocuklar için sistemli eğitim düzenlemelerine yer verilmemiştir ancak özel eğitim kurumlarının ve özel dershanelerde sistemli olmayan bir şekilde bu çocuklara eğitim hizmeti götürüldüğü tahmin edilmektedir.
Çok değişik şekillerde tanımlanabilen öğrenme güçlüğü tanımlarında bazı ortak özelliklere işaret etmektedir. Öğrencinin zihinsel yeteneğinin olmasına rağmen, akademik geriliğinin olması öğrenme güçlüğünün temelini oluşturmaktadır. Yaygın olarak kabul edilen özelliklerden biriside gelişim örüntülerindeki dengesizliktir bunun anlamı ise çocuğun başarı alt testlerinden almış olduğu puanların çok farklı oluşudur. Özellikle önceki yıllarda yapılan tanımlarda beyin zedelenmesi yaygın olarak yer almaktaydı, ancak beyin zedelenmesi kolay tanılanmaması nedeniyle beyinin hatalı işleyişi sonucu öğrenme güçlüğü oluştuğu kabul edilmektedir. Yine tanımların çoğunda ortak olan özellik, öğrenme güçlüğüne çevresel yetersizliklerin yol açmadığı, zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluklarından da farklı olduğudur.

Tanımlardaki farklılık nedeniyle öğrenme güçlüğüne ilişkin yaygınlık oranları çok farklılık göstermektedir. Ancak okul çağındaki çocukların %2 ile %3 ‘ünün öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar olduğu tahmin edilmektedir.

Öğrenme güçlüğünün nedenleri kalıtsal, çevresel, (niteliksiz öğretim ) ve biyo-kimyasal olarak ifade edilebilir. Öğrenme güçlüğüne beyin zedelenmesinin mi yoksa beynin yanlış işlemesinin yol açtığı bilinmemektedir. Yiyecek boyalarına ve vitamin yetersizliğine öğrenme güçlüğünün olası nedenleri olarak bakılmaktadır. Yine öğrenme güçlüğü gösteren ailelerde yaygınlık yüksektir ancak bunun kalıtımsal mı yoksa çevresel etmenlerden mi kaynaklanmaktadır kesin olarak bilinememektedir yine niteliksiz öğretimde bir başka çevresel etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi özel öğrenme güçlüğü terimi algısal güçlükleri, beyin zedelenmesinden etkilenmiş olanları, disleksiya ve gelişimsel afazyayıda içermektedir ancak öğrenme güçlüğünün tanımı ekonomik, kültürel, çevresel yoksunlukları, davranış bozukluklarını, zihinsel, bedensel, görme ya da işitsel yetersizliklerinin sonucunda oluşan öğrenme güçlüklerini kapsamamaktadır.
Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar, özellikleri bakımından birbirinden çok farklı özellikler göstermektedirler. ancak tümünde tümün de gözlenebilen ortak özelliklerden birisi, çalışma becerilerini kullanma yetenekleri sınırlıdır. Yaygın olarak söz edilen, ancak öğrenme güçlüğü gösteren çocukların tümünde gözlenemeyen özellikler ise şöyledir: algısal –devimsel ve eşgüdüm problemleri, dikkat yetersizlikleri ve aşırı hareketlilik, düşünme bellek problemleri sayılabilir.

Öğrenme güçlüğünün,zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluklarından ayrımı yapıldığında, Öğrenme güçlükleri ayrı bir yetersizlik alanı olarak karşıma çıkmaktadır. Ülkemizde Öğrenme güçlüğü gösterdiği tahmin edilen öğrencilerden bazılarının normal sınıflarda, diğerlerinin ise zihinsel yetersizlik gösteren çocuklar için düzenlenmiş olan alt özel sınıflarda eğitimlerine devam ettikleri görülmektedir. Her iki ortamda da gerekli önlemler alınmamışsa eğitimleri için faydalı olabileceği söylenememektedir.

Zihinsel yetenekleri normal sınırlar içersinde olan ancak öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar için normal sınıf ortamında özel önlemler alınmaması nedeniyle çoğunlukla eğitimlerini ilköğretimde yarıda bırakmaktadır.

Öğrenme güçlüğü olan çocukların eğitiminde çok değişik yaklaşımlara yer verilmektedir. Bu yaklaşımlardan psikolojik süreçlerin kazandırılması için öğretimde ağırlık psikolojik süreç testlerinde ve öğrenme süreçlerindedir bu yaklaşıma göre sağlanan eğitimin özelliği Kephart’ın yaklaşımıyla özetlenecek olursa, çocuğun akademik becerileri öğrenememesinin nedeni, algısal devim uyumunun gelişmediğindendir. Bunun düzeltilmesi için geliştirilen program önce devimsel becerilerin, sonrada görsel algılamanın kazandırılmasını içeren bir programdır.
Sınıf öğretmenleri sınıfta bulunabilecek Öğrenme güçlüğü göstermesi olası çocuklara yardımcı olabilmesi öğrenciye yardımcı olabilmesi, tüm öğrencilerin aynı şekilde öğrenmedikleri varsayımı ve özelliklerine göre öğretimi düzenlemesi ile mümkündür. Nitelikli öğretim programıyla öğrenme güçlükleri engellenebilir.
Çok duyulu öğretim yaklaşımında, duyular psikolojik süreçlerle birlikte kullanılmaktadır. Bu yaklaşımda psikolojik süreçlerin geliştirilmesi akademik konularla olmaktadır.
Bilişsel davranış değiştirme yaklaşımında belli davranışların değiştirilmesi yerine çocuğun düşüncesini değiştirerek, öğrenmede kendi kendine yetmesini kazandırılmaya çalışılmaktadır.
Davranış değiştirme yaklaşımı aşırı hareketliliği ve dikkat problemlerini kontrol için Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Dikkat problemlerinin ve aşırı hareketliliği kontrol amacıyla öğretim yapılandırması ve uyaranların azaltılması yaklaşımına da yer vermektedir.

Öğrenme Güçlüğü Kavramını Anlatmak İçin İki Tanım

Kirk ve Baterman’a göre (1962) ; Öğrenme güçlüğü olası serebral disfonksiyon yada duygusal ve davranışsal sıkıntının neden olduğu psikolojik özür sonucu, konuşma dil ve okuma-yazma, aritmetik ve diğer bir veya bir kaçından gecikmiş gelişme süreci, bozukluk yada gerilik anlamına gelmektedir. Zihinsel gerilik ne duyuşsal yoksunluğunun ne de kültürel eğitsel faktörlerinin bir sonucudur.

Özürlü Çocuklar Ulusal Danışma Kurulunca (1968)ise şöyle bir tanım verilmektedir.; Öğrenme güçlüğü, tedavisi için özel eğitsel teknikleri gerektiren bir veya daha fazla eksiklik anlamına gelir.
Öğrenme güçlüğü olan çocuklar, genellikle mekan uyumu, matematik, yazma okuma konuşma, bir ya da daha fazla alanda gerçek başarıyla beklenen başarı arasındaki çelişkiyi sergiler öğrenme güçlüğü, birincil olarak duyuşsal, devinsel, zihinsel ve duygusal özürlerin sonucu ya da öğrenme fırsatının yokluğu demek değildir.
Tedavi, özel eğitim teknikleri işleyişlerini ve bunun bulgularına dayalı olarak eğitsel planlamayı gerektirir. (Özürlü Çocuklar Ulusal Danışma Kurulunca 1968)
Öğrenme Güçlüğü nün tanımında sayısal rakamlar kullanılmaması tam anlamıyla bir somutluk elde edilememesi ( zeka bölümünün sınırının tam belirtilmemesi, işitme kaybının düzeyinin gösterilmemesi gibi ) ve bu kategoriye giren çocukların birbirinden çok farklı özellikler göstermesi nedeniyle birkaç açıklama yeterli olmamaktadır.
Öğrenme Güçlüğü kavramının tanımlarında bulunan ortak noktaları ifade etmek konunun anlaşırlılığını mümkün kılacaktır; Tanımlarda birinci olarak kültürel yönden avantajsızlık durumlarından ve temel duyu organlarının bozulmasından arınık “yeterli” zihinsel yeteneği gerektiren el sürülmemiş yönler vurgulanmaktadır. Kültürel yoksunluğu olan çocuklar bu guruba dahil edilmemektedir. Ancak son yıllarda beyin zedelenmesinin kesinlik kazanmadığının anlaşılması, çevresel yoksunluğun önemli bir faktör olarak öne çıkmasına neden olmuştur.
Tanımlarda akademik gerilikten bahsedilmiştir. Akademik gerilik; kişinin standartlaştırılmış bağıl zeka testleriyle ölçülen potansiyeline uygun düzeyde başarıyı ya da performansı gösterememesidir. Akademik gerilikte zeka düzeyine ve yaşına göre başarması gereken alanlardan bazılarında başarısız olması hatta sınıf düzeyinde bu derslerden iki yıl geride bulunmasıdır.
Tanımlarda gelişim alanlarında belirgin farklılıklar olduğu ortaya konulmuştur. Standartlaşmış bağıl başarı testlerinin okuma, yazma, matematik ve diğer alt testlerden alınan puanlar arasında belirgin bir farklılık olduğu ifade edilmektedir.

Tanımlarda beyin zedelenmesi konusu çokça ele alınmakla birlikte öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda beyin zedelenmesi bulunduğuna ilişkin nörolojik bulgular sınırlıdır. Ancak alanda çalışan kişiler çocuğun hareketlerine bakarak beyinlerinde zedelenme olduğunu ifade etmektedirler. Nörolojik bulgular, beyin zedelenmesini işaret etmedikçe böyle bir tanı koymak doğru değildir. Son yıllarda literatürde beyin zedelenmesi terimi yerini beynin yanlış işleyişi terimine bırakmaktadır.
Tanımlarda öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarla davranış bozukluğu gösteren ve zihinsel yetersizliği olan çocuklar benzer özellikler göstermektedir ve uygulanmakta olan eğitim programında paralellik görülmektedir. Bu nedenle zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluğu gösteren çocuklarda an öğrenme güçlüğü gösteren çocukları ayırma özen gösterilmelidir.

Öğrenme Güçlüğü Gösteren Çocukların Özellikleri

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların her biri birbirinden farklı özellikler göstermektedir. Her ne kadar farklı olsalar da bazı ortak noktalar bulunmaktadır.
Dikkat bozuklukları ve Aşırı hareketlilik; öğrenme güçlüğü gösteren çocukların dikkatle ilgili problemleri bulunmaktadır. İşitsel ve görsel her iki alanda da problem bulunmaktadır. Normal çocuklara oranla dikkatleri daha çabuk dağılmaktadır. Hareketliliği yaşıt çocuklara göre değerlendirilmelidir. Çocuklar için hareketli olmak gayet doğaldır. İlkokul 1. veya 2. Giden çocuk üç, dört yaşın hareketliliğini halen gösteriyorsa bu durum onun okul başarısını etkileyecektir.
Çalışma Yetilerini Kullanmaktaki Yetersizliği; çalışma yetilerini kullanma yeteneğinin iki boyut bulunmaktadır.
A. Problemin etkili bir şekilde çözülmesi için gerekli olan kaynakların stratejilerin ve becerilerin farkına varılması.
B. İşin ya da problemin başarıyla tamamlanmamasına yol açacak şekilde, yapılacak işlerin planlanması, süren etkinliklerin etkinliliğini sürekli değerlendirilmesi gibi unsurları kapsayan, kendi kendini düzenleme mekanizmasını kullanma yeteneğidir.

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların çoğunda bu çalışma becerilerini kullanma yetilerinde sınırlılıklar görülmektedir.
Algısal Bozukluklar; Algılamadaki yetersizlikler arasında işitsel ve görsel algılama en önemlileridir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların görsel algılama (görme duyusundan gelen uyaranın yorumlanası ve örgütlenmesi) problemi gösterdiği ifade edilmektedir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar görsel algılama yetenekleri değerlendirildiğinde, gurup olarak daha başarısız olmaktadırlar. Görsel algılama problemi gösteren çocuklar harfleri kopya edemeyebilir ve bazı geometrik şekilleri birbirinden ayırt edemeyebilir.
Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda işitsel algılama güçlüklerine normal çocuklardan daha fazla rastlanmaktadır. İşitsel algılama problemi olan çocuklar kapı ziliyle telefonun sesini karıştırabilmektedir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların, işitsel algılama da sorunlarının olması doğal karşılanmaktadır.

Görsel ve işitsel algılama ayırımları yapamayan kişilerin, başlangıçta görme ve işitsel keskinlikleri ölçülür. Normal olduğu kabul edilirse görsel ya da işitsel algılama güçlüklerinden şüphe edilir. Görsel ve işitsel algılama problemleri okuma problemleriyle bağlantılıdır. Ancak, okuma güçlüklerinin nedeninin algılama problemleri olduğu söylenemez.

Algısal –Devimsel Ve Genel Eşgüdüm Problemleri; Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların yaşıtlarına göre devimsel becerilerin kullanılmasını gerektiren bedensel etkinliklerde güçlükleri ve eş güdüm problemleri olduğu belirtilmektedir. Ancak bu tür problemleri olmayan çocuklardalar da öğrenme güçlüğü gösterebilir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda fiziksel hareketlerde bir yavaşlama görülebilir koşma zıplama topu atma tutma gibi hareketlerde. İnce devimsel hareketlerde, yazma gibi, güçlükler olabilmektedir. Algısal –devimsel ve genel eşgüdüm problemleri
Düşünme Ve Bellek Problemleri; Genel olarak öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda görsel, işitsel uyaranları bellekte tutmakta problem yaşamaktadırlar. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların belleği gerektiren işlerde neden zayıf oldukları açıklanmaktadır; 1- öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar normal çocukların belleme sürecinde kullanmayı öğrendikleri stratejilerde yeterli değildirler. Örneğin, herhangi bir yetersizliği olmayan bir çocuk bir dizi kelimeyi ezberlerken onların içinden birçok kez tekrarlayacak ve birbirine benzeyen kelimeleri guruplara ayırarak ezberleyecektir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar ise, tüm bunları yani bu stratejileri kendiliğinden kullanamamaktadır. 2- öğrenme güçlüğü gösteren çocukların belleği gerektiren işlerdeki zayıflığı onların dil becerilerinin zayıf olmasına bağlanmaktadır. Bu çocukların söze dayalı materyalleri hatırlamaları özellikle güç olmaktadır.

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların problem çözme ve problemin çözülmesinde değişik seçenekler yaratmada ve kavramsallaştırmada da problemlerinin olduğu belirtilmektedir.
Sosyal Uyum; Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar duygusal bozukluk gösteren çocukların davranış özelliklerini göstermektedir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuğun, kendini değerlendirmesi olumlu değildir. Sınıftaki çocuklar tarafından oyun arkadaşı olarak seçilmemektedir. Çoğu zaman mutsuzdurlar.

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların denetleme odağı dış odaktır. Kendi kendilerini kontrol edemezler ve başlarına gelen olaylardan başkalarının neden olduğunu düşünürler. Ne kadar çabalarsa, çabalasınlar öğrenemeyeceklerini düşünürler yani öğrenilmiş güçsüzlüğü yaşarlar.

KAYNAKLAR
PROF. DR. ÖZSOY Y. , ÖZYÜREK M., ERİPEK S. Özel eğitime muhtaç çocuklar Ankara, 1990
PROF. DR. JEFF MC.WHİRTER, ACAR NİLÜFER VOLTAN, Çocukla iletişim İstanbul 1998
Özel Yıldız Eğitim Kurumları 2017 © Tüm Hakları Saklıdır.
ÖĞRENCİLER   I   VELİLER   I   PERSONEL   I   MEZUNLAR

Öğrenme Güçlüğü

Ülkemizde öğrenme güçlükleri yasa ve yönetmeliklerde yer almasına rağmen, öğrenme güçlüğü muhtemel olan çocuklar için sistemli eğitim düzenlemelerine yer verilmemiştir ancak özel eğitim kurumlarının ve özel dershanelerde sistemli olmayan bir şekilde bu çocuklara eğitim hizmeti götürüldüğü tahmin edilmektedir.
Çok değişik şekillerde tanımlanabilen öğrenme güçlüğü tanımlarında bazı ortak özelliklere işaret etmektedir. Öğrencinin zihinsel yeteneğinin olmasına rağmen, akademik geriliğinin olması öğrenme güçlüğünün temelini oluşturmaktadır. Yaygın olarak kabul edilen özelliklerden biriside gelişim örüntülerindeki dengesizliktir bunun anlamı ise çocuğun başarı alt testlerinden almış olduğu puanların çok farklı oluşudur. Özellikle önceki yıllarda yapılan tanımlarda beyin zedelenmesi yaygın olarak yer almaktaydı, ancak beyin zedelenmesi kolay tanılanmaması nedeniyle beyinin hatalı işleyişi sonucu öğrenme güçlüğü oluştuğu kabul edilmektedir. Yine tanımların çoğunda ortak olan özellik, öğrenme güçlüğüne çevresel yetersizliklerin yol açmadığı, zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluklarından da farklı olduğudur.

Tanımlardaki farklılık nedeniyle öğrenme güçlüğüne ilişkin yaygınlık oranları çok farklılık göstermektedir. Ancak okul çağındaki çocukların %2 ile %3 ‘ünün öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar olduğu tahmin edilmektedir.

Öğrenme güçlüğünün nedenleri kalıtsal, çevresel, (niteliksiz öğretim ) ve biyo-kimyasal olarak ifade edilebilir. Öğrenme güçlüğüne beyin zedelenmesinin mi yoksa beynin yanlış işlemesinin yol açtığı bilinmemektedir. Yiyecek boyalarına ve vitamin yetersizliğine öğrenme güçlüğünün olası nedenleri olarak bakılmaktadır. Yine öğrenme güçlüğü gösteren ailelerde yaygınlık yüksektir ancak bunun kalıtımsal mı yoksa çevresel etmenlerden mi kaynaklanmaktadır kesin olarak bilinememektedir yine niteliksiz öğretimde bir başka çevresel etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi özel öğrenme güçlüğü terimi algısal güçlükleri, beyin zedelenmesinden etkilenmiş olanları, disleksiya ve gelişimsel afazyayıda içermektedir ancak öğrenme güçlüğünün tanımı ekonomik, kültürel, çevresel yoksunlukları, davranış bozukluklarını, zihinsel, bedensel, görme ya da işitsel yetersizliklerinin sonucunda oluşan öğrenme güçlüklerini kapsamamaktadır.
Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar, özellikleri bakımından birbirinden çok farklı özellikler göstermektedirler. ancak tümünde tümün de gözlenebilen ortak özelliklerden birisi, çalışma becerilerini kullanma yetenekleri sınırlıdır. Yaygın olarak söz edilen, ancak öğrenme güçlüğü gösteren çocukların tümünde gözlenemeyen özellikler ise şöyledir: algısal –devimsel ve eşgüdüm problemleri, dikkat yetersizlikleri ve aşırı hareketlilik, düşünme bellek problemleri sayılabilir.

Öğrenme güçlüğünün,zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluklarından ayrımı yapıldığında, Öğrenme güçlükleri ayrı bir yetersizlik alanı olarak karşıma çıkmaktadır. Ülkemizde Öğrenme güçlüğü gösterdiği tahmin edilen öğrencilerden bazılarının normal sınıflarda, diğerlerinin ise zihinsel yetersizlik gösteren çocuklar için düzenlenmiş olan alt özel sınıflarda eğitimlerine devam ettikleri görülmektedir. Her iki ortamda da gerekli önlemler alınmamışsa eğitimleri için faydalı olabileceği söylenememektedir.

Zihinsel yetenekleri normal sınırlar içersinde olan ancak öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar için normal sınıf ortamında özel önlemler alınmaması nedeniyle çoğunlukla eğitimlerini ilköğretimde yarıda bırakmaktadır.

Öğrenme güçlüğü olan çocukların eğitiminde çok değişik yaklaşımlara yer verilmektedir. Bu yaklaşımlardan psikolojik süreçlerin kazandırılması için öğretimde ağırlık psikolojik süreç testlerinde ve öğrenme süreçlerindedir bu yaklaşıma göre sağlanan eğitimin özelliği Kephart’ın yaklaşımıyla özetlenecek olursa, çocuğun akademik becerileri öğrenememesinin nedeni, algısal devim uyumunun gelişmediğindendir. Bunun düzeltilmesi için geliştirilen program önce devimsel becerilerin, sonrada görsel algılamanın kazandırılmasını içeren bir programdır.
Sınıf öğretmenleri sınıfta bulunabilecek Öğrenme güçlüğü göstermesi olası çocuklara yardımcı olabilmesi öğrenciye yardımcı olabilmesi, tüm öğrencilerin aynı şekilde öğrenmedikleri varsayımı ve özelliklerine göre öğretimi düzenlemesi ile mümkündür. Nitelikli öğretim programıyla öğrenme güçlükleri engellenebilir.
Çok duyulu öğretim yaklaşımında, duyular psikolojik süreçlerle birlikte kullanılmaktadır. Bu yaklaşımda psikolojik süreçlerin geliştirilmesi akademik konularla olmaktadır.
Bilişsel davranış değiştirme yaklaşımında belli davranışların değiştirilmesi yerine çocuğun düşüncesini değiştirerek, öğrenmede kendi kendine yetmesini kazandırılmaya çalışılmaktadır.
Davranış değiştirme yaklaşımı aşırı hareketliliği ve dikkat problemlerini kontrol için Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Dikkat problemlerinin ve aşırı hareketliliği kontrol amacıyla öğretim yapılandırması ve uyaranların azaltılması yaklaşımına da yer vermektedir.

Öğrenme Güçlüğü Kavramını Anlatmak İçin İki Tanım

Kirk ve Baterman’a göre (1962) ; Öğrenme güçlüğü olası serebral disfonksiyon yada duygusal ve davranışsal sıkıntının neden olduğu psikolojik özür sonucu, konuşma dil ve okuma-yazma, aritmetik ve diğer bir veya bir kaçından gecikmiş gelişme süreci, bozukluk yada gerilik anlamına gelmektedir. Zihinsel gerilik ne duyuşsal yoksunluğunun ne de kültürel eğitsel faktörlerinin bir sonucudur.

Özürlü Çocuklar Ulusal Danışma Kurulunca (1968)ise şöyle bir tanım verilmektedir.; Öğrenme güçlüğü, tedavisi için özel eğitsel teknikleri gerektiren bir veya daha fazla eksiklik anlamına gelir.
Öğrenme güçlüğü olan çocuklar, genellikle mekan uyumu, matematik, yazma okuma konuşma, bir ya da daha fazla alanda gerçek başarıyla beklenen başarı arasındaki çelişkiyi sergiler öğrenme güçlüğü, birincil olarak duyuşsal, devinsel, zihinsel ve duygusal özürlerin sonucu ya da öğrenme fırsatının yokluğu demek değildir.
Tedavi, özel eğitim teknikleri işleyişlerini ve bunun bulgularına dayalı olarak eğitsel planlamayı gerektirir. (Özürlü Çocuklar Ulusal Danışma Kurulunca 1968)
Öğrenme Güçlüğü nün tanımında sayısal rakamlar kullanılmaması tam anlamıyla bir somutluk elde edilememesi ( zeka bölümünün sınırının tam belirtilmemesi, işitme kaybının düzeyinin gösterilmemesi gibi ) ve bu kategoriye giren çocukların birbirinden çok farklı özellikler göstermesi nedeniyle birkaç açıklama yeterli olmamaktadır.
Öğrenme Güçlüğü kavramının tanımlarında bulunan ortak noktaları ifade etmek konunun anlaşırlılığını mümkün kılacaktır; Tanımlarda birinci olarak kültürel yönden avantajsızlık durumlarından ve temel duyu organlarının bozulmasından arınık “yeterli” zihinsel yeteneği gerektiren el sürülmemiş yönler vurgulanmaktadır. Kültürel yoksunluğu olan çocuklar bu guruba dahil edilmemektedir. Ancak son yıllarda beyin zedelenmesinin kesinlik kazanmadığının anlaşılması, çevresel yoksunluğun önemli bir faktör olarak öne çıkmasına neden olmuştur.
Tanımlarda akademik gerilikten bahsedilmiştir. Akademik gerilik; kişinin standartlaştırılmış bağıl zeka testleriyle ölçülen potansiyeline uygun düzeyde başarıyı ya da performansı gösterememesidir. Akademik gerilikte zeka düzeyine ve yaşına göre başarması gereken alanlardan bazılarında başarısız olması hatta sınıf düzeyinde bu derslerden iki yıl geride bulunmasıdır.
Tanımlarda gelişim alanlarında belirgin farklılıklar olduğu ortaya konulmuştur. Standartlaşmış bağıl başarı testlerinin okuma, yazma, matematik ve diğer alt testlerden alınan puanlar arasında belirgin bir farklılık olduğu ifade edilmektedir.

Tanımlarda beyin zedelenmesi konusu çokça ele alınmakla birlikte öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda beyin zedelenmesi bulunduğuna ilişkin nörolojik bulgular sınırlıdır. Ancak alanda çalışan kişiler çocuğun hareketlerine bakarak beyinlerinde zedelenme olduğunu ifade etmektedirler. Nörolojik bulgular, beyin zedelenmesini işaret etmedikçe böyle bir tanı koymak doğru değildir. Son yıllarda literatürde beyin zedelenmesi terimi yerini beynin yanlış işleyişi terimine bırakmaktadır.
Tanımlarda öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarla davranış bozukluğu gösteren ve zihinsel yetersizliği olan çocuklar benzer özellikler göstermektedir ve uygulanmakta olan eğitim programında paralellik görülmektedir. Bu nedenle zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluğu gösteren çocuklarda an öğrenme güçlüğü gösteren çocukları ayırma özen gösterilmelidir.

Öğrenme Güçlüğü Gösteren Çocukların Özellikleri

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların her biri birbirinden farklı özellikler göstermektedir. Her ne kadar farklı olsalar da bazı ortak noktalar bulunmaktadır.
Dikkat bozuklukları ve Aşırı hareketlilik; öğrenme güçlüğü gösteren çocukların dikkatle ilgili problemleri bulunmaktadır. İşitsel ve görsel her iki alanda da problem bulunmaktadır. Normal çocuklara oranla dikkatleri daha çabuk dağılmaktadır. Hareketliliği yaşıt çocuklara göre değerlendirilmelidir. Çocuklar için hareketli olmak gayet doğaldır. İlkokul 1. veya 2. Giden çocuk üç, dört yaşın hareketliliğini halen gösteriyorsa bu durum onun okul başarısını etkileyecektir.
Çalışma Yetilerini Kullanmaktaki Yetersizliği; çalışma yetilerini kullanma yeteneğinin iki boyut bulunmaktadır.
A. Problemin etkili bir şekilde çözülmesi için gerekli olan kaynakların stratejilerin ve becerilerin farkına varılması.
B. İşin ya da problemin başarıyla tamamlanmamasına yol açacak şekilde, yapılacak işlerin planlanması, süren etkinliklerin etkinliliğini sürekli değerlendirilmesi gibi unsurları kapsayan, kendi kendini düzenleme mekanizmasını kullanma yeteneğidir.

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların çoğunda bu çalışma becerilerini kullanma yetilerinde sınırlılıklar görülmektedir.
Algısal Bozukluklar; Algılamadaki yetersizlikler arasında işitsel ve görsel algılama en önemlileridir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların görsel algılama (görme duyusundan gelen uyaranın yorumlanası ve örgütlenmesi) problemi gösterdiği ifade edilmektedir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar görsel algılama yetenekleri değerlendirildiğinde, gurup olarak daha başarısız olmaktadırlar. Görsel algılama problemi gösteren çocuklar harfleri kopya edemeyebilir ve bazı geometrik şekilleri birbirinden ayırt edemeyebilir.
Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda işitsel algılama güçlüklerine normal çocuklardan daha fazla rastlanmaktadır. İşitsel algılama problemi olan çocuklar kapı ziliyle telefonun sesini karıştırabilmektedir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların, işitsel algılama da sorunlarının olması doğal karşılanmaktadır.

Görsel ve işitsel algılama ayırımları yapamayan kişilerin, başlangıçta görme ve işitsel keskinlikleri ölçülür. Normal olduğu kabul edilirse görsel ya da işitsel algılama güçlüklerinden şüphe edilir. Görsel ve işitsel algılama problemleri okuma problemleriyle bağlantılıdır. Ancak, okuma güçlüklerinin nedeninin algılama problemleri olduğu söylenemez.

Algısal –Devimsel Ve Genel Eşgüdüm Problemleri; Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların yaşıtlarına göre devimsel becerilerin kullanılmasını gerektiren bedensel etkinliklerde güçlükleri ve eş güdüm problemleri olduğu belirtilmektedir. Ancak bu tür problemleri olmayan çocuklardalar da öğrenme güçlüğü gösterebilir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda fiziksel hareketlerde bir yavaşlama görülebilir koşma zıplama topu atma tutma gibi hareketlerde. İnce devimsel hareketlerde, yazma gibi, güçlükler olabilmektedir. Algısal –devimsel ve genel eşgüdüm problemleri
Düşünme Ve Bellek Problemleri; Genel olarak öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda görsel, işitsel uyaranları bellekte tutmakta problem yaşamaktadırlar. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların belleği gerektiren işlerde neden zayıf oldukları açıklanmaktadır; 1- öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar normal çocukların belleme sürecinde kullanmayı öğrendikleri stratejilerde yeterli değildirler. Örneğin, herhangi bir yetersizliği olmayan bir çocuk bir dizi kelimeyi ezberlerken onların içinden birçok kez tekrarlayacak ve birbirine benzeyen kelimeleri guruplara ayırarak ezberleyecektir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar ise, tüm bunları yani bu stratejileri kendiliğinden kullanamamaktadır. 2- öğrenme güçlüğü gösteren çocukların belleği gerektiren işlerdeki zayıflığı onların dil becerilerinin zayıf olmasına bağlanmaktadır. Bu çocukların söze dayalı materyalleri hatırlamaları özellikle güç olmaktadır.

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların problem çözme ve problemin çözülmesinde değişik seçenekler yaratmada ve kavramsallaştırmada da problemlerinin olduğu belirtilmektedir.
Sosyal Uyum; Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar duygusal bozukluk gösteren çocukların davranış özelliklerini göstermektedir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuğun, kendini değerlendirmesi olumlu değildir. Sınıftaki çocuklar tarafından oyun arkadaşı olarak seçilmemektedir. Çoğu zaman mutsuzdurlar.

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların denetleme odağı dış odaktır. Kendi kendilerini kontrol edemezler ve başlarına gelen olaylardan başkalarının neden olduğunu düşünürler. Ne kadar çabalarsa, çabalasınlar öğrenemeyeceklerini düşünürler yani öğrenilmiş güçsüzlüğü yaşarlar.

KAYNAKLAR
PROF. DR. ÖZSOY Y. , ÖZYÜREK M., ERİPEK S. Özel eğitime muhtaç çocuklar Ankara, 1990
PROF. DR. JEFF MC.WHİRTER, ACAR NİLÜFER VOLTAN, Çocukla iletişim İstanbul 1998
HABER - DUYURU
Özel Yıldız Eğitim Kurumları 2017 © Tüm Hakları Saklıdır.
ÖĞRENCİLER   I   VELİLER   I   PERSONEL   I   MEZUNLAR

Öğrenme Güçlüğü

Ülkemizde öğrenme güçlükleri yasa ve yönetmeliklerde yer almasına rağmen, öğrenme güçlüğü muhtemel olan çocuklar için sistemli eğitim düzenlemelerine yer verilmemiştir ancak özel eğitim kurumlarının ve özel dershanelerde sistemli olmayan bir şekilde bu çocuklara eğitim hizmeti götürüldüğü tahmin edilmektedir.
Çok değişik şekillerde tanımlanabilen öğrenme güçlüğü tanımlarında bazı ortak özelliklere işaret etmektedir. Öğrencinin zihinsel yeteneğinin olmasına rağmen, akademik geriliğinin olması öğrenme güçlüğünün temelini oluşturmaktadır. Yaygın olarak kabul edilen özelliklerden biriside gelişim örüntülerindeki dengesizliktir bunun anlamı ise çocuğun başarı alt testlerinden almış olduğu puanların çok farklı oluşudur. Özellikle önceki yıllarda yapılan tanımlarda beyin zedelenmesi yaygın olarak yer almaktaydı, ancak beyin zedelenmesi kolay tanılanmaması nedeniyle beyinin hatalı işleyişi sonucu öğrenme güçlüğü oluştuğu kabul edilmektedir. Yine tanımların çoğunda ortak olan özellik, öğrenme güçlüğüne çevresel yetersizliklerin yol açmadığı, zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluklarından da farklı olduğudur.

Tanımlardaki farklılık nedeniyle öğrenme güçlüğüne ilişkin yaygınlık oranları çok farklılık göstermektedir. Ancak okul çağındaki çocukların %2 ile %3 ‘ünün öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar olduğu tahmin edilmektedir.

Öğrenme güçlüğünün nedenleri kalıtsal, çevresel, (niteliksiz öğretim ) ve biyo-kimyasal olarak ifade edilebilir. Öğrenme güçlüğüne beyin zedelenmesinin mi yoksa beynin yanlış işlemesinin yol açtığı bilinmemektedir. Yiyecek boyalarına ve vitamin yetersizliğine öğrenme güçlüğünün olası nedenleri olarak bakılmaktadır. Yine öğrenme güçlüğü gösteren ailelerde yaygınlık yüksektir ancak bunun kalıtımsal mı yoksa çevresel etmenlerden mi kaynaklanmaktadır kesin olarak bilinememektedir yine niteliksiz öğretimde bir başka çevresel etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi özel öğrenme güçlüğü terimi algısal güçlükleri, beyin zedelenmesinden etkilenmiş olanları, disleksiya ve gelişimsel afazyayıda içermektedir ancak öğrenme güçlüğünün tanımı ekonomik, kültürel, çevresel yoksunlukları, davranış bozukluklarını, zihinsel, bedensel, görme ya da işitsel yetersizliklerinin sonucunda oluşan öğrenme güçlüklerini kapsamamaktadır.
Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar, özellikleri bakımından birbirinden çok farklı özellikler göstermektedirler. ancak tümünde tümün de gözlenebilen ortak özelliklerden birisi, çalışma becerilerini kullanma yetenekleri sınırlıdır. Yaygın olarak söz edilen, ancak öğrenme güçlüğü gösteren çocukların tümünde gözlenemeyen özellikler ise şöyledir: algısal –devimsel ve eşgüdüm problemleri, dikkat yetersizlikleri ve aşırı hareketlilik, düşünme bellek problemleri sayılabilir.

Öğrenme güçlüğünün,zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluklarından ayrımı yapıldığında, Öğrenme güçlükleri ayrı bir yetersizlik alanı olarak karşıma çıkmaktadır. Ülkemizde Öğrenme güçlüğü gösterdiği tahmin edilen öğrencilerden bazılarının normal sınıflarda, diğerlerinin ise zihinsel yetersizlik gösteren çocuklar için düzenlenmiş olan alt özel sınıflarda eğitimlerine devam ettikleri görülmektedir. Her iki ortamda da gerekli önlemler alınmamışsa eğitimleri için faydalı olabileceği söylenememektedir.

Zihinsel yetenekleri normal sınırlar içersinde olan ancak öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar için normal sınıf ortamında özel önlemler alınmaması nedeniyle çoğunlukla eğitimlerini ilköğretimde yarıda bırakmaktadır.

Öğrenme güçlüğü olan çocukların eğitiminde çok değişik yaklaşımlara yer verilmektedir. Bu yaklaşımlardan psikolojik süreçlerin kazandırılması için öğretimde ağırlık psikolojik süreç testlerinde ve öğrenme süreçlerindedir bu yaklaşıma göre sağlanan eğitimin özelliği Kephart’ın yaklaşımıyla özetlenecek olursa, çocuğun akademik becerileri öğrenememesinin nedeni, algısal devim uyumunun gelişmediğindendir. Bunun düzeltilmesi için geliştirilen program önce devimsel becerilerin, sonrada görsel algılamanın kazandırılmasını içeren bir programdır.
Sınıf öğretmenleri sınıfta bulunabilecek Öğrenme güçlüğü göstermesi olası çocuklara yardımcı olabilmesi öğrenciye yardımcı olabilmesi, tüm öğrencilerin aynı şekilde öğrenmedikleri varsayımı ve özelliklerine göre öğretimi düzenlemesi ile mümkündür. Nitelikli öğretim programıyla öğrenme güçlükleri engellenebilir.
Çok duyulu öğretim yaklaşımında, duyular psikolojik süreçlerle birlikte kullanılmaktadır. Bu yaklaşımda psikolojik süreçlerin geliştirilmesi akademik konularla olmaktadır.
Bilişsel davranış değiştirme yaklaşımında belli davranışların değiştirilmesi yerine çocuğun düşüncesini değiştirerek, öğrenmede kendi kendine yetmesini kazandırılmaya çalışılmaktadır.
Davranış değiştirme yaklaşımı aşırı hareketliliği ve dikkat problemlerini kontrol için Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Dikkat problemlerinin ve aşırı hareketliliği kontrol amacıyla öğretim yapılandırması ve uyaranların azaltılması yaklaşımına da yer vermektedir.

Öğrenme Güçlüğü Kavramını Anlatmak İçin İki Tanım

Kirk ve Baterman’a göre (1962) ; Öğrenme güçlüğü olası serebral disfonksiyon yada duygusal ve davranışsal sıkıntının neden olduğu psikolojik özür sonucu, konuşma dil ve okuma-yazma, aritmetik ve diğer bir veya bir kaçından gecikmiş gelişme süreci, bozukluk yada gerilik anlamına gelmektedir. Zihinsel gerilik ne duyuşsal yoksunluğunun ne de kültürel eğitsel faktörlerinin bir sonucudur.

Özürlü Çocuklar Ulusal Danışma Kurulunca (1968)ise şöyle bir tanım verilmektedir.; Öğrenme güçlüğü, tedavisi için özel eğitsel teknikleri gerektiren bir veya daha fazla eksiklik anlamına gelir.
Öğrenme güçlüğü olan çocuklar, genellikle mekan uyumu, matematik, yazma okuma konuşma, bir ya da daha fazla alanda gerçek başarıyla beklenen başarı arasındaki çelişkiyi sergiler öğrenme güçlüğü, birincil olarak duyuşsal, devinsel, zihinsel ve duygusal özürlerin sonucu ya da öğrenme fırsatının yokluğu demek değildir.
Tedavi, özel eğitim teknikleri işleyişlerini ve bunun bulgularına dayalı olarak eğitsel planlamayı gerektirir. (Özürlü Çocuklar Ulusal Danışma Kurulunca 1968)
Öğrenme Güçlüğü nün tanımında sayısal rakamlar kullanılmaması tam anlamıyla bir somutluk elde edilememesi ( zeka bölümünün sınırının tam belirtilmemesi, işitme kaybının düzeyinin gösterilmemesi gibi ) ve bu kategoriye giren çocukların birbirinden çok farklı özellikler göstermesi nedeniyle birkaç açıklama yeterli olmamaktadır.
Öğrenme Güçlüğü kavramının tanımlarında bulunan ortak noktaları ifade etmek konunun anlaşırlılığını mümkün kılacaktır; Tanımlarda birinci olarak kültürel yönden avantajsızlık durumlarından ve temel duyu organlarının bozulmasından arınık “yeterli” zihinsel yeteneği gerektiren el sürülmemiş yönler vurgulanmaktadır. Kültürel yoksunluğu olan çocuklar bu guruba dahil edilmemektedir. Ancak son yıllarda beyin zedelenmesinin kesinlik kazanmadığının anlaşılması, çevresel yoksunluğun önemli bir faktör olarak öne çıkmasına neden olmuştur.
Tanımlarda akademik gerilikten bahsedilmiştir. Akademik gerilik; kişinin standartlaştırılmış bağıl zeka testleriyle ölçülen potansiyeline uygun düzeyde başarıyı ya da performansı gösterememesidir. Akademik gerilikte zeka düzeyine ve yaşına göre başarması gereken alanlardan bazılarında başarısız olması hatta sınıf düzeyinde bu derslerden iki yıl geride bulunmasıdır.
Tanımlarda gelişim alanlarında belirgin farklılıklar olduğu ortaya konulmuştur. Standartlaşmış bağıl başarı testlerinin okuma, yazma, matematik ve diğer alt testlerden alınan puanlar arasında belirgin bir farklılık olduğu ifade edilmektedir.

Tanımlarda beyin zedelenmesi konusu çokça ele alınmakla birlikte öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda beyin zedelenmesi bulunduğuna ilişkin nörolojik bulgular sınırlıdır. Ancak alanda çalışan kişiler çocuğun hareketlerine bakarak beyinlerinde zedelenme olduğunu ifade etmektedirler. Nörolojik bulgular, beyin zedelenmesini işaret etmedikçe böyle bir tanı koymak doğru değildir. Son yıllarda literatürde beyin zedelenmesi terimi yerini beynin yanlış işleyişi terimine bırakmaktadır.
Tanımlarda öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarla davranış bozukluğu gösteren ve zihinsel yetersizliği olan çocuklar benzer özellikler göstermektedir ve uygulanmakta olan eğitim programında paralellik görülmektedir. Bu nedenle zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluğu gösteren çocuklarda an öğrenme güçlüğü gösteren çocukları ayırma özen gösterilmelidir.

Öğrenme Güçlüğü Gösteren Çocukların Özellikleri

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların her biri birbirinden farklı özellikler göstermektedir. Her ne kadar farklı olsalar da bazı ortak noktalar bulunmaktadır.
Dikkat bozuklukları ve Aşırı hareketlilik; öğrenme güçlüğü gösteren çocukların dikkatle ilgili problemleri bulunmaktadır. İşitsel ve görsel her iki alanda da problem bulunmaktadır. Normal çocuklara oranla dikkatleri daha çabuk dağılmaktadır. Hareketliliği yaşıt çocuklara göre değerlendirilmelidir. Çocuklar için hareketli olmak gayet doğaldır. İlkokul 1. veya 2. Giden çocuk üç, dört yaşın hareketliliğini halen gösteriyorsa bu durum onun okul başarısını etkileyecektir.
Çalışma Yetilerini Kullanmaktaki Yetersizliği; çalışma yetilerini kullanma yeteneğinin iki boyut bulunmaktadır.
A. Problemin etkili bir şekilde çözülmesi için gerekli olan kaynakların stratejilerin ve becerilerin farkına varılması.
B. İşin ya da problemin başarıyla tamamlanmamasına yol açacak şekilde, yapılacak işlerin planlanması, süren etkinliklerin etkinliliğini sürekli değerlendirilmesi gibi unsurları kapsayan, kendi kendini düzenleme mekanizmasını kullanma yeteneğidir.

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların çoğunda bu çalışma becerilerini kullanma yetilerinde sınırlılıklar görülmektedir.
Algısal Bozukluklar; Algılamadaki yetersizlikler arasında işitsel ve görsel algılama en önemlileridir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların görsel algılama (görme duyusundan gelen uyaranın yorumlanası ve örgütlenmesi) problemi gösterdiği ifade edilmektedir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar görsel algılama yetenekleri değerlendirildiğinde, gurup olarak daha başarısız olmaktadırlar. Görsel algılama problemi gösteren çocuklar harfleri kopya edemeyebilir ve bazı geometrik şekilleri birbirinden ayırt edemeyebilir.
Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda işitsel algılama güçlüklerine normal çocuklardan daha fazla rastlanmaktadır. İşitsel algılama problemi olan çocuklar kapı ziliyle telefonun sesini karıştırabilmektedir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların, işitsel algılama da sorunlarının olması doğal karşılanmaktadır.

Görsel ve işitsel algılama ayırımları yapamayan kişilerin, başlangıçta görme ve işitsel keskinlikleri ölçülür. Normal olduğu kabul edilirse görsel ya da işitsel algılama güçlüklerinden şüphe edilir. Görsel ve işitsel algılama problemleri okuma problemleriyle bağlantılıdır. Ancak, okuma güçlüklerinin nedeninin algılama problemleri olduğu söylenemez.

Algısal –Devimsel Ve Genel Eşgüdüm Problemleri; Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların yaşıtlarına göre devimsel becerilerin kullanılmasını gerektiren bedensel etkinliklerde güçlükleri ve eş güdüm problemleri olduğu belirtilmektedir. Ancak bu tür problemleri olmayan çocuklardalar da öğrenme güçlüğü gösterebilir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda fiziksel hareketlerde bir yavaşlama görülebilir koşma zıplama topu atma tutma gibi hareketlerde. İnce devimsel hareketlerde, yazma gibi, güçlükler olabilmektedir. Algısal –devimsel ve genel eşgüdüm problemleri
Düşünme Ve Bellek Problemleri; Genel olarak öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda görsel, işitsel uyaranları bellekte tutmakta problem yaşamaktadırlar. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların belleği gerektiren işlerde neden zayıf oldukları açıklanmaktadır; 1- öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar normal çocukların belleme sürecinde kullanmayı öğrendikleri stratejilerde yeterli değildirler. Örneğin, herhangi bir yetersizliği olmayan bir çocuk bir dizi kelimeyi ezberlerken onların içinden birçok kez tekrarlayacak ve birbirine benzeyen kelimeleri guruplara ayırarak ezberleyecektir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar ise, tüm bunları yani bu stratejileri kendiliğinden kullanamamaktadır. 2- öğrenme güçlüğü gösteren çocukların belleği gerektiren işlerdeki zayıflığı onların dil becerilerinin zayıf olmasına bağlanmaktadır. Bu çocukların söze dayalı materyalleri hatırlamaları özellikle güç olmaktadır.

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların problem çözme ve problemin çözülmesinde değişik seçenekler yaratmada ve kavramsallaştırmada da problemlerinin olduğu belirtilmektedir.
Sosyal Uyum; Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar duygusal bozukluk gösteren çocukların davranış özelliklerini göstermektedir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuğun, kendini değerlendirmesi olumlu değildir. Sınıftaki çocuklar tarafından oyun arkadaşı olarak seçilmemektedir. Çoğu zaman mutsuzdurlar.

Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların denetleme odağı dış odaktır. Kendi kendilerini kontrol edemezler ve başlarına gelen olaylardan başkalarının neden olduğunu düşünürler. Ne kadar çabalarsa, çabalasınlar öğrenemeyeceklerini düşünürler yani öğrenilmiş güçsüzlüğü yaşarlar.

KAYNAKLAR
PROF. DR. ÖZSOY Y. , ÖZYÜREK M., ERİPEK S. Özel eğitime muhtaç çocuklar Ankara, 1990
PROF. DR. JEFF MC.WHİRTER, ACAR NİLÜFER VOLTAN, Çocukla iletişim İstanbul 1998
HABER - DUYURU
Özel Yıldız Eğitim Kurumları
2017 © Tüm Hakları Saklıdır.